31 Aralık 2009 Perşembe

365. Gün !!!


Bugün 2009' un 365.günü. İkibinli yılların ilk on yılının son günü. Saatler gece yarısını geçtiğinde yeni bir on yılın ilk günü başlayacak hayatımızda. Bu on yılda kaç yeni yıl görebileceğiz daha ? Hayallerimizin , beklentilerimizin ne kadarını gerçekleştirebileceğiz ? Hangi sevinçleri, hangi üzüntüleri yaşayacağız acaba? Hayatımızda ne gibi değişiklikler olacak ?
Yaşadığımız süre içinde bunların yanıtını her gün yaşayarak göreceğiz.
Bugün 2009'un son günü, bugün sevdiklerinize hediyeler alıp verin, hediye alamayanlar iyi dileklerini hediye etsinler sevdiklerine, herkes mutlu olsun bugün ve ötesinde..
Yarın uyandığınızda yeni bir on yıla , yepyeni başlangıçlara yelken açmanız dileğiyle...

30 Aralık 2009 Çarşamba

Cevizli Kısır



Malzemeler
* 2,5 bardak ince bulgur
* 10 sap taze soğan
* yarım demet maydonoz
* yarım demet taze nane
* 200 gr ceviz içi
* 1 kaşık biber salçası
* 1 kaşık domates salçası
* yarım bardak sıvıyağ
* 2 limon suyu veya nar ekşisi
* 1 çay kaşığı kırmızıbiber
* 3-4 adet yeşil biber
* 2 bardak sıcak su
* 1 çay kaşığı karabiber
* 2-3 salata yaprağı
* yeterince tuz

Hazırlanışı
Bulguru geniş ve yayvan bir kaba koyun, üzerine 2 bardak sıcak suyu ekleyerek şişmeye bırakın.
Maydonoz,taze soğan,nane ve yeşil biberleri ince ince doğrayın. Cevizlerin yarısını iri parçalara ayırın.
Diğer yarısını ince kıyın. Islanmış bulgura önce salçaları, yağ, tuz, limon suyu (yada nar ekşisi), ince kıyılmış ceviz ve baharatları ekleyerek iyice karıştırın. Sonra ince ince kıydığınız yeşillikleri ilave ederek tekrar karıştırın. Servis tabağına önce salata yapraklarını üzerine cevizli kısırı koyun. Üzerine iri parçalara ayırdığımız cevizlerle süsleyerek servis yapın.

Babagannuş

Malzemeler
* 1,5 kg kemer patlıcan
* yarım limon suyu
* 250 gr domates
* 250 gr çarliston biber
* 300 gr süzme yoğurt
* 4 diş sarımsak
* yarım demet maydonoz
* 100 gr tereyağ
* 1 çay kaşığı kırmızıbiber
* yeterince tuz

Hazırlanışı
Patlıcanları ocakta közleyin. Közlenmiş patlıcanları sapından tutarak bıçakla kabuklarını baş taraftan uca doğru soyun. Geniş ve yayvan bir kaba limon suyunu ve tuzu koyun, soyduğunuz patlıcanları kaba doğrayın ve ahşap spatula ile karıştırın. Domates ve biberleri de aynı şekilde közleyin ve soğuttuktan sonra kabuklarını soyarak zar şeklinde doğrayarak kaba ilave edin. Yoğurt ve sarımsağı ekleyin. Tuzunu ayarlayın, maydonozla süsleyin. Tavada tereyağını kızdırın, içine kırmızı biberi koyun köpürdüğü zaman servis tabağına aldığınız karışımın üzerine gezdirerek servis yapın...

Peynir ezmesi

Malzemeler
* 250 gr beyaz peynir
* 4 kaşık ceviz içi
* 2 diş sarımsak
* 1 tatlı kaşığı biber salçası
* yarım çay kaşığı kimyon
* 1 çay kaşığı kişniş
* yarım çay kaşığı kırmızı biber
* 1 tatlı kaşığı zeytinyağ

Hazırlanışı
Çukur bir kapta beyaz peyniri bir çatalla ezin. Cevizleri ellerinizle çok küçük parçalara bölün. Sarımsağı soyun, ayıklayın ve havanda ezin. Peynir ceviz ve sarımsağı ezerek karıştırın. Biber salçası, kimyon, kişniş, kırmızıbiber ve zeytinyağını ilave edin, tekrar karıştırın, servis tabağına alarak ikram edin..

Kaşık ayvası

Malzemeler
* 1 ayva
* 1 limon

Hazırlanışı
Limonun suyunu sıkın ve çıkan su kadar su ilave edin, yayvan ve çukur bir kaba koyun.
Kabuğunu soymadan buzdolabında soğuttuğunuz ayvayı , bir şişeyle yada kaşığın tersiyle vurarak sulandırın, sonra bir tatlı kaşığını ayvaya saplayıp döndürerek parçalar koparın. Bu parçaları bekletmeden limon suyunu koyduğumuz kaba atın, aksi halde ayvalar kahverengileşir. Buzdolabında soğuk tutun.
Servis yapacağınız zaman parçaları sudan çıkarın ve bir servis tabağına dizin. Arzuya göre üzerine biraz tarçın ekebilirsiniz. Tarçından hoşlanıyorsanız tabi...

Közlenmiş biberli patlıcan salatası

Malzemeler
* 6 adet salçalık kırmızı biber
* 2 adet bostan patlıcanı
* 1 çay bardağı ceviz içi
* 2 diş sarımsak
* 2 kesme şeker
* 1 yemek kaşığı sirke
* 1 kahve fincanı zeytinyağ
* 1 yemek kaşığı limon suyu
* 1 tatlı kaşığı tuz

Hazırlanışı
Biberleri 200 dereceye ayarlanmış fırında közleyip kabuklarını soyun. çekirdeklerini temizleyip püre şeklinde ezin. Patlıcanları aliminyum folyoya sarıp ocağın üzerinde 10 dakika közleyin. Közlenen patlıcanların kabuklarını soyup içlerini kaşıkla çıkarın.Biberlere ilave edin. Zeytinyağı, tuz, şeker, limon suyu sirke, ince çekilmiş ceviz içi, ince kıyılmış sarımsakları ilave edip karıştırın. Mezeniz hazır..

Yılbaşı sofralarınız için meze önerilerim...



Yeni yılı benim gibi evde karşılayacak olanlar için birbirinden lezzetli meze tariflerini beğeninize sunuyorum. Makinem arızalandığı için resimlerini çekemedim ama ilerleyen günlerde çekip koyacağım bloğuma... Bu arada beni takip eden , etmeyen herkesin yeni yılını kutlarken, 2010 'un barış ,sağlık, huzur, mutluluk ve dilediğiniz şeyleri almaya yetecek kadar kazanç getirmesini diliyorum.

29 Aralık 2009 Salı

Yeni yıla nerede girmek isterdiniz ?

Yeni yıla sayılı günler kaldı. Ben bu yılbaşını evde kutlayacağım. Siz hala proğramınızı yapmadıysanız işte size değişik bir ortamda karşılayabileceğiniz yılbaşı alternatifleri.


DUBAI
Kış ortasında sıcak ve güneşli beş yıldızlı otellerde yaz keyfini sürebilirsiniz..





SHARM EL SHEIK
Denizden vazgeçemeyenlere ve özellikle dalmayı sevenlere.. Müthiş bir denizaltı zenginliği var..




MARAKEŞ
Çölde çay filmini anımsamak bile gitmek için yeterli sebep..




ÜRDÜN
Kızıl ülkenin bilinmeyenlerine keşif yolculuğu...





MUSCAT
Körfezin sultanı dendiğine göre görülmeye değer.





VENEDİK
Soğukta sıcacık cafe lungo sizi bekliyor..









CERVINIA
Bol kar ve muhteşem Zervatt dağı kayakseverleri çağırıyor...






PARIS
Aşıklar kentinde yeni yılın ilk dakikalarını keyifli kılabilirsiniz...





NEW YORK
Soğuk çok soğuk ama değer. Ölmeden önce mutlaka görülmesi gerekiyor..



                                           
VİYANA
Noel ve yeni yılı yaşamak için daha güzel bir yer olamaz..





PRAG
Çok soğuk ama eskinin ihtişamı göz kamaştırıyor..

28 Aralık 2009 Pazartesi

Engelleri kaldıran bir film ! Başka Dilde Aşk...

2009 un sinemada izlediğim son filmi  '' Başka dilde aşk...''  Kendilerini ve hayatı sorgulayan biri engelli bir kürek sporcusu olan onur ile,diğeri yeni işçi kitlesi dediğimiz örgütsüz, genç çağrı merkezi çalışanı zeynep'in  ''mücadele olmadan aşk olmaz'' teması ışıgındaki hikayelerini anlatmakta..

Yönetmenliğini İlksen Başarır'ın üstlendiği,  (bu filmden sonra onun adını daha güzel projelerde göreceğime inanıyorum) senaryosunu Mert Fırat ile birlikte yazdığı bu film Kanada da en iyi senaryo ödülü almış.

Film iletişimin daha doğrusu iletişimsizliğin filmi ve mücadelenin... Sanki farklı konulara temas ediyormuş gibi görünse de bir ekseni var; mücadele. Aşk yaşamak için de, meslek içinde , hayatın her alanında mücadele gerekiyor. ' Mücadele olmadan aşk olmaz.' Bu mücadeleyi oluşturan şey de iletişim filmde. Konuşarak değil, aynı duyguları paylaşarak, onu paylaştığımızda da dilin bir önemi kalmıyor.



Başka dilde aşk filminden çıktığımda farkındalık katsayımın arttığını hissettim. Bir de Aragon'un bir şiirinde yer alan şu satırlar geldi aklıma ''... ölmek daha kolaydır.Sevmekten. ''

Gün gelecek, herkes önce '' insan '' olacak...



Herşey '' insan '' olmakla başlar. Hepimiz aynı şekilde doğduk, çocuk olduk. Sonra büyüdük olduk. Yaşlı ve genç, özgür ve tutuklu, siyah ve beyaz. Farklı sıfatlar verildi herbirimize; uzun, kısa, şişman, güzel, çirkin,  ''engelli '' olduk. Eşit olamadık bir tek. Hani herkes eşitti hayatta ?! Neden bazıları daha eşittir ki bu hayatta !

Sen... Sokağa çıktığında kaç tane engelli ile karşılaşıyorsun ? Karşılaştığında ne düşünüyorsun ? Birşey düşünüyormusun ? Türkiye nüfusunun yüzde kaçı engelli biliyormusun ? Sokakta bir engelli görmek için kaç engelin var farkında mısın? Peki onların nasıl yaşa(yama)dıklarının ?

Büyüdüğünde kim olursan ol, ne yaparsan yap eşit yaşamak için çalışan insanlar var burada! Her insanın bir çok engeli ve bir kalbi var. Kalbini engelleme, engelleri kaldır !

Eğer sen de insan olmayı önemsiyor, '' bir engel de ben olmayayım '' diyorsan; http://www.engellerikaldir.com/ ' a girerek destekleyenlere kendi adını ekleyerek hassasiyetini gösterebilir, facebook gurubuna tüm listeni davet edebilir, msn iletine web site adresini yazabilir, blog veya sahip olduğun mecralarda konuya yer verebilir, sponsor olabileceğini düşündüğün tanıdıklarınla konuyu paylaşabilirsin.

Gün gelecek, herkes önce '' insan '' olacak...

21 Aralık 2009 Pazartesi

MARX Genco'yla Döndü...


Afiş yaratıcı yönetmenliğini sevgili arkadaşım Uğurcan Ataoğlu'nun yaptığı, HOWARD ZINN'in yazıp, büyük usta Genco Erkal'ın hem yönetip hem de oynadığı MARX'IN DÖNÜŞÜ Dostlar Tiyatrosunda 2010' da da sahnelenmeye devam edecek...

MARX'IN DÖNÜŞÜ
Oyunda Marx'ın okuduğu gazete başlıkları onu pek şaşırtmaz. Bugün de daha geniş bir alanda devam eden büyük şirket birleşmelerini görür. Zengin ve yoksul arasında giderek büyüyen uçurumu görür. Bu sadece her ülkenin kendi içinde geçerli olan bir şey değil. Zengin ülkelerin ve yoksul ülkelerin halkları arasındaki uçurum ise durumu daha da dramatikleştiriyor. Marx'ın eserlerinin büyük çoğunluğu kapitalizmin eleştirisidir. Sosyalist bir toplumun nasıl olacağından çok az söz eder. Ama kapitalizm için söyledikleri üzerinden başka bir toplum hayal edebiliriz; sömürünün olmadığı, insanların doğayla, yaptıkları işlerle, birbirleriyle ve kendileriyle barışık yaşadığı bir toplum.1871 Paris komünü'nün ancak birkaç ay süren ömründe yarattığı toplumu pırıltılı sözlerle tanımlarken, Marks gelecek hakkında da bazı ipuçları veriyor

Uludağ Cacığı

Geçen kış Bursa'da bir esnaf meyhanesinde tattığım bu cacığın tarifi Ali usta'dan.. Rakı eşliğinde harikaydı doğrusu...


Malzemeler;
* 1 kg salatalık
* 3 diş sarımsak
* 1/2 kg süzme yoğurt
* Yarım çay bardağı Zeytinyağ
* 1 demet nane
* 1 çay kaşığı tuz

Yapılışı;
Salatalıkları kalınca soyun. Kalınca soyduğunuz salatalıkların kabuklarını ince ince kıyın. Diğer tarafta süzme yoğurt, tuz, zeytinyağ ve dövülmüş sarımsakları geniş ve yayvan bir kaba koyarak bir çatal yardımıyla 15 dakika çırpın, üzerine kıyılmış salatalık kabuklarını ve incecik kıyılmış bir demet naneyi ilave ederek servis yapın.

20 Aralık 2009 Pazar

Bir Gün Mutlaka


Bugün seviştim, yürüyüşe katıldım sonra
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yer de gümbür gümbür bir telaş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Sevgilim on sekizinde bir kız, yürüyoruz bulvarda,
sandviç yiyoruz, dünyadan konuşuyoruz.
Çiçekler açıyor durmadan, savaşlar oluyor, her şey nasıl bitebilir bir bombayla,
nasıl kazanabilir o kirli adamlar.
Uzun uzun düşünüyor, sularla yıkıyorum yüzümü, temiz bir gömlek giyiyorum
Bitecek bir gün bu zulüm, bitecek bu han-ı yağma
Ama yorgunum, şimdi, çok sigara içiyorum, sırtımda kirli bir pardesü
Kalorifer dumanları çıkıyor göğe, cebimde Vietnamca şiir kitapları
Dünyanın öbür ucundaki dostlarımı düşünüyorum öbür ucundaki ırmakları,
Bir kız sessizce ölüyor, sessizce ölüyor orda,
Köprülerden geçiyorum, karanlık yağmurlu bir gün, yürüyorum istasyona
Bu evler hüzünlendiriyor beni, bu derme çatma dünya,
İnsanlar, motor sesleri, sis, akıp giden su
Ne yapsam... ne yapsam...her yer de bir hüzün tortusu
Alnımı soğuk bir demire dayıyorum, o eski günler geliyor aklıma
Ben de çocuktum, sevgilerim olacaktı elbette
Sinema dönüşlerini düşünüyorum, annemi, her şey nasıl ölebilir,
nasıl unutulur insan.
Ey gök! senin altında sessizce yatardım, ey pırıl pırıl tarlalar,
Ne yapsam... ne yapsam...Dekart oluyorum sonradan...
Sakallarım uzuyor, ben bu kızı seviyorum, ufak bir yürüyüş
Çankaya'ya
Bir pazar. güneşli bir pazar,nasıl coşuyor yüreğim, nasıl karışıyorum insanlara
Bir çocuk bakıyor pencereden, hülyalı kocaman gözlü nefis bir çocuk,
Lermontov'un çocukluk fotoğraflarına benzeyen kardeşi bakıyor sonra,
Ben şiir yazıyorum daktiloda, gazeteleri merak ediyorum,
kuş sesleri geliyor kulağıma
Ben mütevazi bir şairim, sevgilim, her şey çoşkulandırıyor beni
Sanki ağlayacak ne var bakarken bir halk adamına
Bakıyorum adamın kulaklarına, boynuna, gözlerine, kaşlarına,
yüzünün oynamasına
Ey halk diyorum, ey çocuk, derken ben de bir ağlama
İlençleniyorum bütün bireyci şairleri, hale gidiyorum portakal almaya
İlençleniyorum o laf kalabalıklarını, kurumuş yürekleri, bireyin kurtuluşunu filan,
İlençleniyorum o kitap kurtlarını, bağışlıyorum sonradan
Uzun kış gecelerinden sonra, masallarda anlatılan
Durup durup bunları düşünüyorum, bir sevinci bir hüzün izliyor arkadan,
Yüreğim ipesapa gelmez bir bahar göğü, Türkçe bir yürek kısaca
Beklemek usandırıyor, telaşlı telaşlı birşeyler anlatıyorum sağda solda,
Bir otobüse biniyorum, inceliyorum bir böceği tutarak kanatlarından merakla,
Yürürdüm eskiden baharda, o yıkıntıların ve çayırların olduğu alanlara
Aklıma şiir gelirdi o yaşlı Amerikalının sonbaharı anlatan şiiri,
Çayırlar vardı o şiirde, baharı anımsatan ne de olsa
Böylece yeniden hazırlanıyorum bir çoşkuya, yeniden sokaklara fırlamaya,
Kendimi atmak bir uçurumdan balıklama
Büyük ve mavi bir şey izlenimi var ben de, gördüğüm filmlerden mi ne
Bir şapka, telaşlı bir gök, sıcak yapay bir dünya
Anlat anlat bitmiyor, bitmiyor bendeki daüssıla
Bütün sevgilerimi harcayabilirim bir çırpıda,yağmurlu o yollar geliyor aklıma
Benzin kokuları, ıslak direkler, babamın esmer bir somun gibi tombul ve sıcak elleri
Uyurdum. Bir de bakmışsın yeni bir film sinemada, şehirde yeni bir kız,
kahvede yeni bir garson
O üzgün ve sabahlıklı dururdu balkonda...
Şimdi ne var hüzünlenecek bunda, nedir bu çatlatan yüreğimi bu telaş
Sanki yarın ölecek gibiyim, birazdan polisler gelecek ya da
Gelip alacaklar kitaplarımı, daktilomu, bu şiiri, sevgilimin fotoğrafını duvarda
Soracaklar babanın adı ne, nerde doğdun, teşrif eder misiniz karakola
Dünyanın öbür ucundaki dostları düşünüyorum, öbür ucundaki ırmakları
Bir kız sessizce ölüyor, sessizce ölüyor Vietnam'da
Ağlayarak bir yürek resmi çiziyorum havaya
Uyanıyorum ağlayarak,bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey ithalatçılar, ihracatcılar, ey şeyhülislam!
Bir gün mutlaka yeneceğiz! Bir gün mutlaka yeneceğiz! bunu söyleyeceğiz bin defa!

Sonra bin defa daha, sonra bin defa daha, çoğaltacağız marşlarla
Ben ve sevgilim ve arkadaşlarım yürüyeceğiz bulvarda
Yürüyeceğiz yeniden yaratılmanın coşkusuyla
Yürüyeceğiz çoğala çoğala...

ATAOL BEHRAMOĞLU

19 Aralık 2009 Cumartesi

Fırında Çinekop


Malzemeler;
* 1 kg Çinekop
* Yeterince tuz

Sos;
* 1 Çay bardağı zeytinyağ
* Yarım limon suyu
* 4 diş sarımsak
* Bir tutam kekik
* Bir tutam biberiye
* Bir tutam karabiber
* Bir tutam tuz


Yapılışı;
Balıkları iyice yıkayıp sularının süzülmesi için süzgeçe koyunuz, suları süzülen balıkların üzerine tuz serperek iyice ovalayınız.

Yayvan bir kaba 1 çay bardağı zeytinyağını, yarım limonun suyunu, havanda içine biraz tuz atarak dövüp ezdiğiniz 4 diş sarımsağı, kekik,biberiye,karabiber ve tuzu koyup iyice karıştırınız.

Fırın tepsinizin altına yağlı kağıt seriniz ve hazırladığınız sosu balıkların üzerine bir fırça yardımıyla iyice yedirerek tepsiye diziniz. Kalan sosu balıkların üzerine gezdirerek dökün. Fırınınızı 180 dereceye ayarlayıp yaklaşık 40 dakika pişirin.

Hem hafif, hem lezzetli hem de evde hiç bir koku olmadan pişirdiğiniz balıkları bol yeşil salata eşliğinde afiyetle yiyin..




The Reader / Okuyucu

Uzun zaman önce çok sevdiğim bir arkadaşımla birlikte izlediğim bu mükemmel filmi bugün bir kez daha izlemeye karar verdim. Eğer seyretmediyseniz şiddetle öneriyorum.. Film sonrasında ise pratik bir balık tarifi sizi bekliyor..

The Reader
'' Görünen gerçeğin ardında her zaman bir sır gizlidir.. Ve bazen bu sırlar gerçektende insanın nefesini kesecek kadar şaşırtıcı olabilir.. Bu sıra dışı aşk hikayesi işte böyle, insanı şaşırtan ve yaralayan gerçekler üzerine kurulu.''



Kate Winslet
5/Ekim/1975 yılında İngiltere'de doğan , son 13 yılda 5 kez oscar'a aday gösterilen Kate Winslet,
Nazi geçmişi olan bir Alman kadını canlandırdığı bu filmdeki rolüyle 6. adaylığında Oscar'ı aldı.

18 Aralık 2009 Cuma

Size de çıkabilir !!!


Geçen gün istiklal caddesinde yürürken resimde gördüğünüz bu şirin adam önüme çıkıp 'size de çıkabilir' bir bilet almazmısın dediğinde uzun yıllar yeni yıla girerken bilet almadığım geldi aklıma. Belki bu yıl da almayacaktım ama bu şirin adamın öyle içten size de çıkabilir deyişi vardı ki almadan geçemedim önünden. Döviz bazında yaklaşık 20 Milyon $ eden Milli piyangonun bu büyük ikramiyesiyle neler yapılmazdı ki..Bana çıkarsa ilk yapacağım 10 şeyi bir kenara yazdım bile..Haydi ne duruyorsunuz siz de bir bilet alın ve çıktığında ilk yapacağınız 10 şeyi bir kenara not etmeye başlayın bence, bakarsınız ' size de çıkabilir'...

Terbiyeli Şehriye Çorbası

Aralık ayının gri günlerinden biri daha.. Dışarıda bardaktan boşalırcasına yağan yağmur camları tırmalamakta.. CD çalarda Demis Roussos 'Forever and Ever' ı söylerken ben de mutfakta çocukların çok sevdiği soğuk kış günlerimizin vazgeçilmezi olan 'terbiyeli şehriye çorbası' yapıyorum.. Sonuç her zamanki gibi mükemmel tabii..






   Malzemeler;
* 2 Çorba kaşığı margarin/tereyağ
* 8 Bardak etsuyu
* 3 Domates
* 1,5 Fincan tel şehriye
* 1/2 Demet maydonoz
* Yeterince tuz

  Terbiyesi için;* 2 Çorba kaşığı un
* 2 Çorba kaşığı yoğurt
* 2 Yumurtanın sarısı
* 1 Limonun suyu

 Yapılışı;
Tencerede yağı eritin.Yağ eridiğinde önceden rendelediğiniz 2 adet domatesi ilave edin ve pişirin.1 kaşık salça,8 bardak et suyu ve önceden kabuklarını soyup çok küçük doğramış olduğunuz 1 adet domateside tencereye ilave edin.1,5 fincan şehriye yeterince tuz da ekleyerek kısık ateşte arada karıştırmak suretiyle 20 dakika pişirin.Önceden hazırladığınız incecik kıyılmış yarım demet maydonozu ocağın altını açarak ilave edin ve bir taşım kaynatın.Hazırlamış olduğunuz terbiyeyi yavaş yavaş yedirerek tencereye katın, sürekli karıştırarak kısık ateşte 5 dakika daha pişirin ve ocaktan alın.


Terbiye yapmak için;Derin ve yayvan bir kaba 2 kaşık un,2 kaşık yoğurt,2 yumurtanın sarısı ve 1 limonun suyunu koyarak iyice çırpın, çorbanın suyundan 2 kepçe al ve azar azar terbiyeye ilave et ve çırpmaya devam et.Sonra hazırlamış olduğun terbiyeyi yedirerek ve sürekli karıştırarark çorbaya ekle.. Afiyet Olsun..





12 Aralık 2009 Cumartesi

Başlarken...

Uzun zamandır oluşturmayı düşündüğüm bloğuma isim koymak hiç de kolay olmadı. Ama sonunda kafamda tasarladığım içeriğe uygun ismi lise yıllarımda okuduğum bir romanın adında buldum...
'' papaz her zaman pilav yemez''
Kitabın basım tarihi 1974. J.Mario Simmel'in yazdığı bu roman o sıralar hem altın yayınlarından hem de e yayınevinden çıkmış.Altın yayınlarında çıkan kitabın ismi ' yalnız havyarla yaşanmaz' iken, e yayınlarında çıkanın ismi ise 'papaz her zaman pilav yemez' idi. Kitap hakkında yorum yapmak için öncelikle yazarını iyi tanımak gerekir. J.Mario Simmel 7/Nisan/1924 de Viyana da doğmuş, Avusturya ve İngiltere de büyümüştür.Hayatı boyunca başta Nazizm olmak üzere her türlü totaliter rejime ve savaşa karşı mücadele edip, demokratik haklar için savaşmıştır. Ailesinin büyük bir bölümünü ölüm kamplarında yitiren Simmel'in yüze yakın eseri vardır ve bunların bir çoğu 1970-1980 yılları arasında aylarca en çok satanlar listesinde yerini almış eserlerdir. J.Mario Simmel 12 Eylül 1980 sonrası Türkiyede düşünce özgürlüğüne ve özgür edebiyata uygulanan politik baskıları protesto etmek için kitaplarının Türkiyede yayınlanmasına ve basılmasına izin vermemiştir, ta ki 2008 yılına kadar. 2008 yılında yeniden izin vermiştir kitaplarının Türkçe basılmalarına ve 2009 yılının başlarında da Luzern de hayata gözlerini yummuştur.
Papaz her zaman pilav yemez adlı romanın içeriğine gelecek olursak kısaca şöyle özetleyebiliriz. Kitap içinde aşk olan bir macera romanı. 'Aslandan kaçarken saklanılacak en güvenilir yer, aslanın ağzıdır ' diyebilecek kadar da felsefi göndermelerle dolu. Kitap gerçek bir kişinin hayatından yola çıkılarak yazılmış. 2. dünya savaşı yıllarında geçen ve savaşa dair kahramanlık öyküsü anlatmadan savaşın ne kadar acı olduğunu anlatan bir roman. Konu üzerinde daha fazla yorum yapıp sizin romandan alacağınız tadı eksiltmek istemiyorum ama bloğuma bu adı koyma nedenim olan küçük bir ayrıntıyı da eklemek istiyorum. Kitabın ana kahramanı olan kişinin yemek yapmayı çok seviyor olması ve insanlara kendi elleriyle yemek hazırlaması.Ve güzel olan yanı ise hazırladığı bu yemeklerin hepsinin tarifini okuyucuları ile paylaşması.
Uzun lafın kısası '' papaz her zaman pilav yemez '' adını koyduğum bu blogda ben de kendi ellerimle hazırladığım yemeklerin tariflerini sizlerle paylaşırken kendi çektiğim fotoğrafları, hayata dair sohbetleri, beğendiğim şiirleri,
okuduğum kitapları, izlediğim oyunları kısaca paylaşmak istediğim olayları satır aralarına serpiştireceğim...
Bu uzun ve güzel yolculukta bana eşlik etmeniz dileğiyLe...