12 Aralık 2010 Pazar

12 ARALIK 2009 / 12 ARALIK 2010



Bugün 12 Aralık 2010
Bloğuma ilk yazılarımı bundan tam bir yıl önce yazmaya başlamışım. Geriye döndüğümde ilk yazılarımı yazmanın , yemek yapıp resimlerini bloğumda yayınlamanın bana verdiği mutluluğu hatırlıyorum. İlk heyecanla çok hızlı bir giriş yapmıştım beklide blog yaşantıma.. O sıralar serbest zaman bolluğundan bloğumla yeteri derecede ilgiliydim.. Baharla birlikte hayatımda ve işimle ilgili önemli değişiklikler oldu. Yeni kurduğumuz şirkette işler birden hızlanıverdi ve hiç ummadığım kadar çok işe koşturmaya başladım… Bloğuma da bu süre zarfında ilk günlerdeki kadar yoğun vakit ayıramadım.. Ama burada edindiğim sanal dostluklar sayesinde hiç tanımadığım bir çok kişiyle arkadaş oldum, onları takip eder hale geldim. Her gece kendi bloğuma yazamasam da onların neler yazdığını merak ettim ve onları okudum. Bazılarına naçizane yorumlar yaptım.
Bu kış bahara kadar yine serbest zamanımın daha çok olacağını tahmin ediyorum.. Birkaç yurtdışı projesi bahardan önce sonuçlanmazsa eğer yine   ‘ sohbet arası tarifler ‘ ile sizlerle olacağım…
Hepinizi çok seviyorum…..
Yaşasın Blog Kardeşliği…….

10 Aralık 2010 Cuma

HAYAT AKIP GİDİYOR...



Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat, soluk almak güçleştiğinde,Yüreğin susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını,Dağlara dönmeli yüzünü insan.
Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak;
Yeni insanlarla 'tanışmalı, yeni kesifler yapacak....
Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa,
Gerçekleştirmeyi denemeli!
Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını; zamanın bir nehir,kendisinin bir sal olup da, O dursa da yolculuğun devam ettiğini anlamalı.
Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler,
Her aksam aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa,
Değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri; Küçük şeylerle başlamalı belki; örneğin, bir kaç durak önce inip servisten, otobüsten; yürümeli eve kadar, yüreğine takmalı güneş gözlüklerini;
Gördüğünü hissedebilmeli! Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce,
Değerli olabilmeli hayat!
İlla büyük acılar çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek için!
Başkasının yerine koyabilmeli kendini;
Ağlayan birine "gül", inleyen birine "sus" dememeli!
Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli!
Şu adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı;
Sevgisiz, soysuz kalarak!
Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden,
Derin bir soluk alıp, hapsetmeli kokusunu içine...
Günesin doğusunu seyretmeli arada bir, seher yeli okşamalı saçlarını...
Karda, yağmurda; sevincine, coşkusuna; fırtınada boranda;
Öfkesine, isyanına ortak olabilmeli doğanın!
Bir çocuğun ilk adımlarında umudu; bir gencin düşlerinde geleceği;
Bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli!
Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu olmayı beklememeli!
Ama küçük, ama büyük; her hayal kırıklığı, her acı;
Bir fırsat yasamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için; kaçırmamalı!
Çünkü; hiç düşmemişsen, el vermezsin kimseye kalkması için, hiç
Çaresiz kalmamışsan, dermanı olamazsın dertlerin; ağlamayı bilmiyorsan, neşesizdir kahkahaların;
Merhaba dememişsen, anlamsızdır elvedaların...
Ne, herkesi düşünmekten kendini, ne; kendini düşünmekten herkesi unutmamalı!
Bilmeli; çok kısa olduğunu hayatın; hep vermek ya da hep almak için...
Sadece, anlatacak bir şeyleri olduğunda değil,
Söyleyecek bir şey bulamadığında da dinleyebilmeli!
Aklı ve kalbiyle katılabilmeli sohbetlere...
Hafızası olmalı insanın; hiç değilse, aynı hataları, aynı bahanelerle tekrarlamaması için!
Soruları olmalı, yanıtları bulmak için bir ömür harcayacak!
Dostları olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak!
Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi;
Ama, kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki, hakkını verebilsin
sevdiklerinin;
Zaman bulabilsin;
Bir teşekkür, bir elveda için...
Yasam dedikleri bir sınavsa eğer;
Asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten;
Ama, herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de fark edebilmeli insan!
Tıpkı, her şeye sahip olamayacağı gibi...
Zamanın ninnisiyle, uykuda geçirmemeli hayatı...!

CAN DÜNDAR

18 Kasım 2010 Perşembe

!!! bu haFtanın tümCesi

'' sadece kötülerin nefret dolu sözleri ve hareketleri için değil , iyilerin dehşet verici sessizliğinden ötürü de bu nesil pişmanlık duymalı...''
 Martin Luther King

8 Eylül 2010 Çarşamba

'' hayır'Lı bayramLar.. ''


'' Tüm dostlarımın, blog arkadaşlarımın ramazan bayramını en içten dileklerimle kutlarken,
dış cephe mantolama , çevre düzenlemeleri, otopark asfaltlama ve peyzaj işlerinizde yanınızda olduğumuzu hatırlatır, niCe bayramLar diLerim... ''

10 Haziran 2010 Perşembe

buRaLardayım...

Kimseyi merakta bırakmayı sevmem, buralarda olduğumu bilmenizi isterim.
Çok yoğun bir iş koşturmasının içindeyim ve bu durum bütün bir yaz sürecek gibi..
en kısa zamanda yeniden görüşmek dileğiyLe...

19 Mayıs 2010 Çarşamba

zaman sadece birazcık zaman...

' durgun geçen 2009 kışından sonra hareketLi bir 2010' a yelken açmak bloğumla daha az iLgiLenmeme neden oLmakta... beni izLeyen tüm dostLarımdan özür diLerken en kısa zamanda aranızda oLmak istediğimi biLmenizi isterim...  sevgiyLe kaLın..

1 Mayıs 2010 Cumartesi

yaşasın 1 mayıs...


1 Mayıs 1977 de hayatını kaybedenleri saygıyla anıyorum...

16 Nisan 2010 Cuma

güzel bir güne uyanmak...


sabahın alacasında uyandığımda bugünün harika geçeceğine dair bir his kapladı içimi.. eşofmanlarımı giyip evden çıktığımda saat 07.05 şi gösteriyordu..
harika bir sabaha uyanmıştım. caddebostan sahile indiğimde  sabah sporu yapan insanların mutluluğunu yüzlerinden okuyabiliyordum. biraz ısınma hareketleri yaptıktan sonra fenerbahçeye doğru yürümeye başladım..üniversiteden kalma bir alışkanlıkla hızlı ve tempolu yürürken bir yandan da tanıdık insanlarla selamlaşıyor yüzlerinden güne nasıl başladıklarını anlamaya çalışıyordum.. büyük kulübü geçip fenerbahçeye geldiğimde güneş yükselmeye başlamıştı bile. dönüşte tempomu biraz daha arttırarak yürümeye başladım. parkurun sonunda aletli jimnastik yapılan alana geldiğimde tüm aletlerin dolu olduğunu gördüm. biraz soluklandıktan sonra çimlerin üzerinde esneme hareketlerine başladım daha sonra boşalan aletlerde 15 dakika çalıştıktıktan sonra eve gelip duş aldım.
evden çıktığımda saat 9:00 olmuştu bile. yol üzerindeki pastaneden sıcacık dereotlu poğaçalardan 2 tane aldıktan sonra ofise geldim.
güzel bir güne uyanmak ve günün devamının da güzel geçeceğini hissetmek harika bir duygu..
bugün çok neşeliyim. yazımı okuyan tüm dostlarıma geçen gün caddede resmini çektiğim papatyaları yolluyorum.. sevgiyle kalın...


15 Nisan 2010 Perşembe

silkiniyorum...

ısınma turlarına başladım artık,
yakında oyuna katılacağım ben de...

29 Mart 2010 Pazartesi

Fener Alayı...



Galatasaray'a Ali Sami Yen'de vermiş olduğumuz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz..

27 Mart 2010 Cumartesi

Milano'da Tuğçe rüzgarı...


Modellik kariyerini İtalya ve Paris'te sürdüren Tuğçe Kazaz Milano moda haftası kapsamında podyumlara çıktı ve bu pozuyla bloğumuzun bu haftaki ' Cumartesi Güzeli ' ünvanına hak kazandı..

26 Mart 2010 Cuma

!!! bu haftanın tümcesi

' kardan adamın saltanatı güneş doğana kadardır.'

23 Mart 2010 Salı

Güle güle büyük başkan...


O Fenerbahçe Galatasaray maçında Fenerbahçe'nin attığı golü alkışlayacak kadar yüreği kocaman bir spor adamıydı. Mekanın cennet olsun Özhan Başkan.. Nur için de yat..


22 Mart 2010 Pazartesi

Bir şarkısın sen ömür boyu sürecek...


Bu hafta ezeli rakip, ebedi dost Galatasaray'a Ali Sami Yen' de vereceğimiz rahatsızlıktan dolayı şimdiden özür dileriz...

20 Mart 2010 Cumartesi

Rosie Huntington-Whiteley

Victoria's Secret'in Sevgililer günü için hazırladığı reklam kampanyasına 22 yaşındaki İngiliz model Rosie Huntington-Whiteley eşlik etti. Sevgililer gününe özel hazırlanan koleksiyonun tanıtımıyla karşımıza çıkan Rosie bu haftanın ' Cumartesi Güzeli ' olmaya hak kazandı.


 


!!! bu haftanın tümcesi

'  unutma ki ağzında bal olan arının
   kuyruğunda da iğnesi vardır..'

18 Mart 2010 Perşembe

Ömer Hayyam


.Doyacak kadar aşın varsa
Başının sokacak bir damın
İnsanoğluna kulluk etmiyorsan
Başkasının sırtında değilse geçimin
Tamam, güneşli günler içindesin...

Ömer Hayyam


15 Mart 2010 Pazartesi

Yazamıyorum...

epeydir birşeyler yazmak gelmiyor içimden..

2 Mart 2010 Salı

Korku

Bu ülkenin en önemli unsurudur:
Korku...
Baskın ve yönlendiricidir...
Sermaye kesiminden sendikalara...
Meydandan sivil toplum örgütlerine...
Sıradan vatandaştan aydınlarına kadar...
Korku; egemen ve belirleyicidir...

Sizi bu bakımdan anlıyorum aslında.
Ödünüz mü patladı?...
Yüreğiniz güm güm mü attı?..
Telaşlanıp sağa sola mı koştunuz?..
Dört bir yana tehditler savuran iktidar sahibinin pervasız gürlemeleri karşısında pısmak mı geliyor içinizden?..
Ya da...
Ya da bir yolunu bulup yalakalık yaparak sizi korkutan iktidar sahibine yanaşma, yamanma, şirin gözükme gereği mi duydunuz?..
Sindiniz mi?..
Korktunuz mu?..

Olsun...
Yürekleri cesur insanlar, size özgürlüklerinizi geri vereceklerdir...
Tarihte de hep böyle olmadı mı?..
Korkmuşların-sinmişlerin vazgeçtikleri onurlarını, yürekli insanlar verdikleri savaşlarla geri aldılar her zaman...
Bu ülkenin kurtuluş savaşı dahi; onursuzların teslimiyetine karşı, onurluların zaferi değilmidir?..

Korkmayın...
Onurlu-yürekli insanlar var...
Onlar; vazgeçtiğiniz kimliğinizi-kişiliğinizi-özgürlüğünüzü-haysiyetinizi size geri getireceklerdir...
Eziyet çekerek...
Çırpınarak...
Yakılarak...
Yanarak...
Gerekirse yok olarak...
Savaşarak, size onurunuzu geri vereceklerdir...
Er geç bu olacaktır...
Korkmayın...

Bekir Coşkun / 2.Mart.2010 / Habertürk

Bugün duygularımıza her zaman tercüman olan sevgili Bekir Coşkun'un bu yazısını okuyunca sizlerle paylaşmak istedim...     Korkmayalım...

26 Şubat 2010 Cuma

Plastik Torbaya Hayır...



'Plastik torbaya hayır, çevre dostu torba kullanıyoruz .'
sloganıyla harekete geçen Kadıköy Belediyesi yeni uygulamayı 1 Mart'tan itibaren hayata geçiriyor..
Diğer belediyelere örnek olması dileğiyle..


!!! bu haftanın tümcesi

 ' güzel olan sevgili değildir,
   sevgili olan güzeldir.'
                             Tolstoy

21 Şubat 2010 Pazar

GaLata'nın DiLi OLsa..


Ankara'lı bir ressamın gözüyle eski İstanbul kültürünün sorgulandığı bir sergi..
Ressam Gültekin Serbest
18/Şubat - 18/Mart 2010
Mustafa Ayaz Müzesi Sanat Galerisi
Balgat / Ankara

19 Şubat 2010 Cuma

Şimdi orda oLmak vardı anasını satayım...


Yıl 1978 , 17. yaşın son günleri, yine boztepe de 74 model bir Reno'nun içinde bir galon şarap, bir su bardağı, muhterem enver ve bir kaç beyaz elma...
Ordu yine böylesine ayaklarımızın altında, karşımızda karadenizin lacivert suları, fondip dikilen bir dolu bardak şarap, peşine bir ısırık elma ve özgürce haykırış adını boztepeden ordu'ya...
Bu resme bakarken 32 yıl öncesinden hatırladıklarım...

Fotoğraflar için Mehmet Beşikci'ye teşekkürler...

18 Şubat 2010 Perşembe

15 Şubat 2010 Pazartesi

Ordu'da bir Argonot


9. AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivalinin 'Dünyanın Çivisi' bölümünde festivale katılan '' Ordu'da Bir Argonot'' isimli kısa belgesel filmi dün AFM Fitaş salonunda yaklaşık 300 Ordulu ile birlikte izlemenin keyfini yaşadım. '' Şehrimi buraya palmiye diken zihniyete teslim etmeyeceğim.'' diyen Enis Ayar' a iyiki varsın demek istiyorum..

Konu Karadeniz ve doğa sevgisi olunca akla hemen gelecek “birkaç iyi adam”dan biri Argonot Enis…
İstanbul- Ordu arasındaki 1000 kilometrelik yaya yürüyüşü ya da Vosvos şenliği gibi, gerçekleştirdiği çeşitli bireysel ve toplu etkinliklerle tanınan; kimilerinin 68’li Fruko diye andığı; adı artık efsaneleşmiş olan Enis Ayar’ı bu filmle birlikte, yaşadığı ve güzelleştirmek için mücadele ettiği Ordu’da tanıma fırsatını elde ediyoruz.

Orduluların ağzından Enis Ayar’ı tanırken, ömrünü çevresindeki güzellikleri arttırmaya ve paylaşmaya adamış bir insanın bütün zorluklara rağmen neler yapılabileceğini görüyoruz ve de her şeye rağmen bu çabaların sonuç alabileceğinin güzel bir örneğine tanık oluyoruz.
Çevresindeki doğa ve kültür değerlerini koruma güdüsü ve tükenmek bilmeyen enerjisiyle projeden projeye koşan, yaşadığı şehrin yaşamını etkilemiş bu 60’lık delikanlı bize her şehre bir Enis Ayar gerek dedirtiyor.


                                                          İyi ki varsın...







13 Şubat 2010 Cumartesi

Jon Kortajarena Is Madonna's New Boy Toy


Ruhunu bir türlü doyuramayan Madonna bu kez de Jon Kortajarena'ya kancayı attı.
Bir süre önce Jesus'tan çocuk doğurmak istediğini söyleyen Madonna Jesus ile yollarını ayırdıktan sonra bu kez de Jon Kortajarena ile birlikte..
Hızına bir türlü yetişemediğimiz Madonna'nın yeni sevgilisi bizden bu haftanın
' Cumartesi Güzeli ' ünvanını aldı.


12 Şubat 2010 Cuma

Dereotlu Patates Kavurması

Patatesin nesi yapılsa sevilir bizde...

Malzemeler
* 1 kg patates
* 1 adet soğan
* yarım demet dereotu
* zeytinyağ
* 1 yemek kaşığı biber salçası
* yeterince tuz

Hazırlanışı
Patatesleri derin bir kapta 45-50 dk haşlayın,
Patatesler haşlandıktan ve soğuduktan sonra kabuklarını soyup küp küp doğrayın.
Soğanları ince ince doğrayın ve geniş bir tavada zeytinyagında soğanları kavurun.
Soğanların yanmaması için suyunu hafifce saldıktan sonra yarım çay bardağı kadar sıcak su ekleyin.
Salçayı tavaya ekleyin ve iyice karıştırdıktan sonra küp küp doğradığınız patatesleri ekleyin.
Karıştırmadan önce tuz ve çok ince doğranmış dereotunu patateslere ekleyin.
Bir kaç kez ezmeden karıştırın. Sıcak yada arzuya göre soğuk servis edin...

!!! bu haftanın tümcesi

bu haftanın tümcesi Mevlana'dan,


'' dağa bir kuş kondu, sonra da uçup gitti.
Bak da gör, o dağ da ne bir fazlalık var, ne bir eksilme..''

10 Şubat 2010 Çarşamba

BöyLedir bizim sevdamız..

BÖYLEDİR BİZİM SEVDAMIZ

Altın sarısı bir güneşin ışıklarını bıraktığı Lacivert okyanuslara gömün bizi...
bırakın üzerimizde çubuklu forma,
yüreğimizde sevdası kalsın...

9 Şubat 2010 Salı

Havuçlu Kırmızı Lahana Salatası


Malzemeler
* 3 adet havuç
* 1/2 adet göbek kırmızı lahana
* Limon
* Sirke
* Sızma Zeytinyağ


Hazırlanışı
* Lahanayı mümkün olduğunca ince doğrayın
* Üzerine biraz tuz gezdirip elinize geçireceğiniz bir eldivenle iyice ovun.
* Ovma esnasında lahanaların üzerine bir miktar sirke gezdirin.
* Havuçları rendeleyin.
* Salata tabağına yerleştirip üzerine tuz,limon suyu ve sızma zeytinyağ gezdirerek servis yapın.

Not : Lahanaları ovarken elinize mutlaka bir eldiven giyin, yoksa ince bir naylon poşet geçirerek ovun lahanaları. Elleriniz özelliklede tırnak aralarınız mor renge dönmesin...

6 Şubat 2010 Cumartesi

madonna jesus'tan çocuk istiyor !

51 yaşındaki popun kraliçesi Madonna 22 yaşındaki İspanyol manken Jesus Luz'dan üçüncü çocuğunu doğurmak istediğini söyledi.

Madonna'nın bu söylemi Jesuz Luz'u bu haftanın Cumartesi Güzeli yapmaya yetti bizim için...

5 Şubat 2010 Cuma

!!! bu haftanın tümcesi

' fırsat bulduğunda çılgınlık yapmayan kişi bilge olamaz.'

3 Şubat 2010 Çarşamba

Karadenizin İncisi Ordu'dan birkaç Fotoğraf.

Bu fotoğrafları
facebook'ta Amatör fotoğraf sanatçıları-Ordu grubundan aldım.
Bu fotoğraflara bakarak az da olsa memleket hasretimizi gidermemize yardımcı olan Özgür Konur'a teşekkürler..

2 Şubat 2010 Salı

Bir başkadır benim memleketim

Memleketimden kar manzaraları..
Memleketim olan Ordu'ya en son geçtiğimiz yaz gitmiştim. Sevdiğim ve çok özlediğim arkadaşlarımla, kardeşlerimle harika bir on gün geçirdim. Bu on güne neler sığdırmadık ki.. Hepsi çok güzel ve çok özeldi benim için...
Çocukluğum ve gençliğimin en güzel yıllarını yaşadığım bu şehrin bu kar kaplı fotoğrağrafları geçince elime sizlerle paylaşmak istedim.



1 Şubat 2010 Pazartesi

kestanem kebap yemesi sevap



Çocukluğumuzdaki sobalı evlerin en güzel yanıydı kestaneli geceler. Soba üzerinde çıtırdayan kabukları, bütün eve dolan iştah kabartıcı kokusuyla ailece geçirilen gecelerin baş tacıydı. Kebabı, haşlaması, şekeriyle kendine hayran bırakırdı.
Dün Sivas-Fenerbahçe maçı sonrasında 5-1 lik galibiyetimizi caddeden aldığımız sıcacık kestanelerle kutladık..

30 Ocak 2010 Cumartesi

Közlenmiş Kırmızı Biberli ve Rokalı Patates salatası


Közlenmiş kırmızı biberli ve Rokalı patates salatası 

Mutfakta her zaman önceden haşlanmış patates bulundurmayı babannemden öğrendim. Evde yemek olmadığı akşamlarda hazır şinitzellerin yanına haşlanmış patateslerimle ya salata yaparım ya da güzelce kavurmasını yaparım,ikiside pratik ve lezzetli olur. Bugün, sizlerin de kolaylıkla yaptığı,  benim içine  Közlenmiş kırmızı biber ve roka ekleyerek hazırladığım patates salatamın tarifini veriyorum.

Malzemeler
* 1kg patates
* 3 adet közlenmiş kırmızı biber (hazır)
* 5 sap taze soğan
* 1/2 demet roka ya da yeşillik
* 2 adet sivri biber

Sos için ;
* 4 kaşık sızma zeytinyağ
* 1 limon suyu
* Bir tutam kırmızı pul biber
* Bir tutam fesleğen
* Bir tutam nane
* Bir tutam karabiber
* Yeterince tuz
Tüm malzemeleri yayvan bir kaba koyun, iyice karıştırın.

Hazırlanışı
Patatesleri yıkadıktan sonra derin bir tencereye koyun ve üzerini geçecek kadar su ilave edin.
Patatesleri yaklaşık 1 saat haşlayın, sonra suyunu süzerek soğumaya bırakın.
Rokayı yada yeşilliği yaprak yaprak ayırarak iyice yıkayın ,yeşil biber ve  yeşil soğanlarla birlikte doğrayın.
Közlenmiş kırmızı biberleride küçük küçük doğrayın.
Soğuyan patateslerin kabuklarını soyup geniş ve yayvan bir kaba küp küp doğrayın diğer malzemelerle birlikte harmanlayın.
Ayrı bir kapta hazırlamış olduğunuz sosu tüm malzemenin üzerine dökün ve bir salata tabağına alarak serviş yapın.




Adriana Lima

Geçmişte birçok ünlüyle birliktelikler yaşayan fakat Katolik  inançları nedeniyle hala bakire olduğunu açıklayan Adriana Lima şöyle konuşmuştu:
Seks evlendikten sonra olmalı. Seçimim bu olduğu için de erkekler saygı duymalı. Eğer saygı yoksa bunun anlamı beni istemedikleridir.
Adriana yaptığı iş hakkında ise şöyle düşünüyor:
Modellik zor bir iş, çalışma arkadaşlarınız sizin rakipleriniz ve bu da diğer kızlara olan bakış açınızı oldukça etkiliyor. Moda iyi enerjiyle ilgili. Duygularla ilgili. İnsanlara vermem gereken de bunlar, iyi enerji ve iyi duygular.
Yakın arkadaşları tarafında ‘Leah’ diye çağrılan, lakabıysa ‘LimaBean’ olan, kitap okumayı çok seven ve favori yazarı Gabriel Garcia Marquez olan Lima, oyunculuk ve fotoğrafçılıkta kendini geliştirmek istiyor.
Lima doğduğu yer Salvador, Bahia’daki ‘Caminhos da Luz’ (Ways of Light) öksüzler yurdunda yaşayan yoksul çocukların bakımlarına ve binanın tamir masraflarına yardım ediyor. Portekizce, İspanyolca ve İngilizce konuşabilen Lima şuanda DNA Models Ajansıyla çalışıyor ve Meksika’da bir barı var.Yakın zamanda ülkemize gelen ve Var mısın Yok musun'a katılan Lima sosyal sorumluluk projelerine verdiği destekten ötürü bu haftanın 'Cumartesi Güzeli' olmaya hak kazandı.